Favori Kitaplarım

 Pek çok insana göre kitaplar keyifli vakit geçirmek için bir araç veya bir hobi. Düzenli bir biçimde kitap okumaya ortaokul yıllarında başladım ve sanırım bu tutkuya Norah Mcclintock’tan “Vur ve Kaç” isimli aksiyon polisiye diye sınıflandırabileceğimiz kitabı ile atıldım. Daha yeni ortaokula geçen biri için kitaptaki sansürsüz içerik şok etkisi yaratmıştı ancak bir yandan da hoşuma gitti, bugün her yerde karşımıza çıkan sansürün kitaplar gibi her zaman elimizin altında olan bir nesnede olmaması benim için başlı başına şaşılacak bir durumdu. Bu nedenle kitaplar benim için hobi veya boş vakit geçirme aracı olmaktan çok sansürlenmiş yeni dünyadan farklı bir evrene geçiş olmuştu. Elbette yıllar içinde farklı kitaplar okudum bu kitaplar bir kaçış kapısından çok kişiliğimi geliştirmem için araç halini aldı. Bu nedenle insanların kişiliğini sevdiği kitaplardan çıkarabileceğimizi düşünmekteyim. İşte benim kişiliğim ise burada;

15 – Korku – Stefan ZWEIG


Bir kadının yaptığı hata sonucu bunca korku yaşaması vu bu korkunun abartılmadan hepimizin yaşayabileceği şekilde anlatılması… Zweig kitaplarının Türkiye’de ve Dünyada neden bu kadar popüler olduğunu anlatmaya yeter. Korku Zweig kitaplarında farklı bir yere sahip olmasa da bu anlatımı ilk hissettiğim kitap.

14 – Amatör Psikanalizi - Sigmund FREUD


Freud düşünceleri bakımından hep ilgimi çeken bir kişi olmuştur, gerek dönemine ters düşen daha yeni yeni gerçek kabul edilen fikirleri. Gerekse daha o dönemde aklındakilerin dünyaya o fark etmeden şekil vermesi. Bir başlamak gerek dedim ve başladım. Psikanalizin ne olduğu ve kimlerin uygulayabileceği konusundan herkesi bilgilendirebilecek, psikanalizin neden psikoloji olmadığını açıklayıcı bir biçimde anlatan bir Freud yapıtı.

13 – Kiyoto – Yasunari KAWABATA


Japon edebiyatına dair okuduğum ilk kitap arka planda klasik Japon enstrümanları  ile okudukça Çieko’nun hikayesine bir o kadar bağlanıyor, bir o kadar uzaklaşıyorsunuz çünkü kitap Japon kültüründeki o mesafeyi hep koruyor, asla karakterin ne hissettiğini ya da bir sonraki sayfada ne hissedeceğini anlamıyorsunuz. Üstelik kitabı hocam verdiği için de ayrı bir yeri var.

12 – Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu – Stefan ZWEIG


Kitabı okuyunca beni ilk şaşırtan şey bir erkeğin bir kadının ağzından nasıl bu kadar iyi yazabildiği oldu. Yanlış anlamayın günümüzde böyle pek çok yazı var ancak bu doğallığa Zweig dışında ulaşabilmiş bir başkasını görmedim. Bu kitap kadar olmasa da bu anlatım doğallığını “Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat” kitabında da görebilirsiniz.

11 – Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin ALİ


Son yılların aşk romanları nedeni ile bu türü pek sevemiyorum. Ancak geçmişin mücevherleri hala parıldıyor. Bu türü sevmeyenlere tek önerim –ki ben de pek sevmiyorum- bu kitabı okuyun.

 

10 – Sapiens – Yuval Noah HARARI


Korsan okuduğum için üzüldüğüm kitap. Normalde adetim değildir kitapları hep orijinal alırım ancak Homo Deus ile birlikte kitapların Türkiye fiyatları beni korsan almaya itmişti. Resmen insanlık tarihini bir denizdeki bir tekneden kıyı izliyormuş gibi izliyorsunuz. Harari’nin anlatım dili standart tarih anlatımından çok uzak, sürükleyici. Kesinlikle okunması gereken. Dünya hakkında farkındalık oluşturan bir kitap.

 

9 – Dönüşüm – Franz KAFKA


Toplum, birey ve toplumun bireyi kabulü. Pek mümkün olmayacağını gregor samsa bize açık şekilde gösteriyor. Nedense yazarın bu kitabı dışındaki kitaplarını pek sevemedim. Franz KAFKA hakkında şöyle derler. Okuduğunda ya çok sever sahiplenirsin, ya da hiç sevmez nefret edersin. Sanırım benim için Dönüşüm bir istisna.

 

8 – Suç ve Ceza – Fyodor DOSTOYEVSKİ


Raskolnikov, Raskolnikov, tam bir sosyopat 4. Sınıfta okuduğumu düşünürsek pek bir şey anlamayacağımı düşünmüş olabilirsiniz ancak Raskolnikov’un melankolisi, inancı ve insanlara karşı kayıtsızlığı beni gerçekten etkilemişti. Diyecek bir şey yok şu an kişiliğimin oluşumunda büyük bir yer kaplıyor benim için.

 

 

7 – Olağan Üstü Bir Gece - Stefan ZWEIG


En sevdiğim Zweig hikayesi, nedenini pek bilmiyorum ama yalnızca seviyorum, elit bir burjuvanın aksiyonu hissetmesi ile nasıl değiştiğini okumak beni cidden tatmin etmişti.

 

6 – Otomatik Portakal - Anthony BURGESS


“İnsanı iyiyi seçmeye zorlarsan seçtiği şey gerçekten iyi midir?” bu soruyu sıradan biri ile sorsalar pek etkileyici olmaz ancak küçük Alex’imiz ile bu soru sorulunca gerçekten üzerine düşünülesi bir kalıp halini alıyor.

 

5 – Witcher – Andrej SAPKOWSKI


Aslında kitaplarından önce oyunlarını biliyordum RPG türündeki oyunları en az 200 saat olunca her ne kadar güzel görünse de hevesim kaçtı ve kitaplarını deneyeyim dedim, ne diyebilirim ki. BAYILDIM. Geralt’ın bitmek bilmeyen macerasını okumaya insan doyamıyor. SAO animesinin “First Town” ve “March Down” soundtrackleri benim için artık witcher müzikleri halini aldı. Umarım tüm kitapları Türkçeye çevrilir de biz de Geralt’ın hikayesini okumaya devam ederiz.

 

4 – Bir İdam Mahkumunun Son Günü – Victor HUGO


Hala daha son anları hakkında animasyon yapmak istiyorum, yine güzel müzikler ile ölüm korkusunu iliklerine kadar hissettiren mükemmel bir felsefik eser.

 

3 – Metro 2033 - Dmitry GLUKHOVSKY


Lisede okuduğum ilk kitap, tam anlamıyla farklı bir evren. Elde tutulacak bir şey kalmadığında bile insanların nasıl nankör davranabildiğini mükemmel bir ambiyans ve harika bir olay örgüsü ile anlatıyor. Kitabı okuduktan sonra uzunca bir süre acaba Türkiye’de böyle bir hadise gerçekleşe İstanbul Metrosunda da böyle olurmuydu diye düşündüm. Yazarın ikinci kitabı Metro 2034 de farklı bir şey denemesine saygı duydum ancak diğer kitapta yakaladığım hayatta kalma içgüdüsünü hissettiremedi, üçüncü kitap ise yine çok eğlenceli olmasına rağmen birinci kitabı kopyalamış gibi duruyor.

 

2 – 1984 – George ORWELL


Pek çokları kitaba distopya diyor, bu görüşe katılmıyorum aslında bu kitap tam da tüm zamanları anlatıyor. Düşüncelerden korkmak, fikirlerinden çekinmek, bu bir gelecek senaryosu değil tüm zamanların yazıya dökülmüş hali.

 

1 – Ruh Adam – Hüseyin Nihal ATSIZ



Farid Farjad’ın keman ezgilerini yeni keşfettiğim bir zamanda, kışın karlı bir havada ve melankolinin doruklarında olduğum bir anda okuduğum eşsiz mecaz kullanımı. Favori kitabım olan Ruh Adam yazarın politik görüşlerini bir kenara bırakıp herkesin okuması gereken bir eser. Benim için her şeyinin mükemmel olduğu bir roman olarak değil, mükemmel bir zamanda karşıma çıkıp, soyutlaşma açlığımı gidermiş bir roman olarak hafızama kazındı.